‘Trafik cezaları gibi hapis cezası da artırılsın’
Şehir içinde metreler önce ‘yaya geçidi’ uyarı olmasına rağmen, aşırı hız yapan ve durmayıp küçük bir kız çocuğuna çarpan sürücü vatandaşları çileden çıkardı: “Tıpkı caydırıcı olsun diye artırılan trafik cezaları gibi, yaya geçidinde ölüme sebebiyet veren sürücülere verilen hapis cezaları da artırılsın.” Avukat Erden, “Yayaya çarparak yayanın bilinçli taksirle ölümüne sebep olan sürücü, 9 yıl hapis cezası ile karşı karşıya kalabilir” dedi.
Geçtiğimiz günlerde şehir içinde, hız sınırının düşük olduğu bir caddede, yaya geçidinden temkinli bir şekilde karşıdan karşıya geçen bir anne ve küçük kızına, yolu tam yarılamışken hızla gelen bir araç çarptı. Oradaki bir işyerinin kameralarına yansıyan görüntüde trafik canavarı sürücü o kadar hızlı geliyor ki, küçük kız çarpma sonucunda 66 metre uzağa fırladı. Araç ise ancak 64 metre sonra durabildi. Hem de yaya geçidinden 14 metre geride ‘yaya geçidi uyarı levhasının’ olmasına rağmen bu üzücü hadisenin yaşanması, vatandaşları isyan ettirdi: “Özelikle yaya geçidinde vatandaşlara çarpıp ölüme neden olan sürücülerin çok ağır cezalar almalı.”
‘TRAFİK CEZALARI GİBİ HAPİS CEZASI DA ARTIRILMALI’
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın başlattığı yoğun radar uygulamalarının tartışıldığı günlerde, meydana gelen bu üzücü hadise, aslında yaptırımların ne kadar yerinde olduğunu gösterdi. Vatandaşlar, caydırıcı olsun diye radar uygulamalarının sıklaştırılıp, trafik cezalarının artırıldığı gibi, kurallara uymayarak, yaya geçidinden geçen yayaların ölümüne sebep olan sürücülerin de ağır hapis cezalarına çarptırılmasının caydırıcı olacağı görüşünde. Her ne kadar meselenin insani boyutu olduğu gibi, hukuki boyutu da var. Bu konuyu hukuki olarak Avukat Merve Erden değerlendirdi.
YAYA GEÇİDİNDE SÜRÜCÜLERİN VE YAYALARIN SORUMLULUKLARI
Avukat Merve Erden, trafik kazalarında sürücü kusurunun hukuki sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
Bilindiği üzere 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 74’üncü maddesinde: “Görevli bir kişi veya ışıklı trafik işaretleri bulunmayan, ancak başka bir trafik işareti ile belirlenmiş yaya veya okul geçitlerine yaklaşırken bütün sürücüler araçlarını yavaşlatmak ve bu geçitlerden geçen veya geçmek üzere bulunan kişilere ve öğrencilere ilk geçiş hakkını vermek zorundadırlar” hükmü bulunmaktadır.
Sürücünün, trafik kurallarına uymayarak yaya geçidinden geçmeye çalışan yayaya çarpması halinde aracın sürücüsünün asli kusurlu olduğu kabul edilmekte ve sürücü TCK’nun 89/1 maddesi uyarınca, taksirle yaralama suçu işlendiğinde, fail üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılmaktadır. Ayrıca, eğer sürücünün fiili bilinçli taksirle yaralama suçu olarak değerlendirilmeye tabi tutulacak olur ise, TCK’nın 89. maddesi uyarınca belirlenen ceza, üçte bir ile yarısı oranında arttırılabilir.
9 YIL HAPİS CEZASI ALABİLİR
Yaya geçidinde yayaya çarpmak sonucunda yayanın hayatını kaybetmesi durumunda, failin karşılaşacağı yaptırımlar daha da ağırlaşır. TCK’nın 85. maddesi uyarınca, basit taksirle ölüme sebep olma suçunun cezası iki yıldan altı yıla kadar hapis cezasıdır. Eğer bu eylem bilinçli taksirle gerçekleşmişse, failin alacağı ceza üçte birden yarısına kadar arttırılabilir. Bu nedenle, yayaya çarparak yayanın bilinçli taksirle ölümüne sebep olan sürücü, 9 yıl hapis cezası ile karşı karşıya kalabilir.
OLASI KAST VE DOĞRUDAN KAST
Bilinçsiz taksir, öngörülebilir sonucun fail tarafından öngörülmemesi iken; bilinçli taksir sonucun fail tarafından öngörülmüş olmasına rağmen istenmemiş olmasıdır. Kanaatimizce trafik kurallarının açık ihlali sonucunda gerçekleşen, kırmızı ışıkta geçme ya da yaya geçidinde yayaya yol vermeme gibi, trafik kazalarındaki yaralanmalarda fiil bilinçli taksir olarak değerlendirilmelidir. Ancak burada failin fiili kasten gerçekleştirdiğini iddia edebilmek için ayrıca delillere ihtiyaç duyulmalıdır. Zira hukukumuzda kasta dayalı kusur sorumluluğu da olası kast ve doğrudan kast olarak iki şekilde değerlendirilmektedir. Doğrudan kast; failin bilerek ve isteyerek suçun kanuni tanımındaki fiilin işlenmesidir. Yani kasten yaralama ya da öldürme eylemini sonucu hedefleyerek yapmasıdır. Olası kast ise suçun kanuni tanımındaki fiilin gerçekleşebileceğinin mümkün veya muhtemel bir şekilde “öngörülmesine” rağmen, sonucun meydana gelmesinin göze alınması, adeta “olursa olsun” biçimindeki bir düşünceyle fiilin işlenmesidir.
FAİLİN KUSURUNU BELİRLEYEN DURUMLAR
Trafik kazalarında yayanın sürücünün kusuru sebebiyle ölmesi halinde bile maalesef filin kasten işlendiğini söylemek, aksine bir delil ya da husumet yoksa, mümkün değildir. Ancak uygulamada fiilin işleniş biçimi, birden fazla kural ihlali gibi durumlarda Yargıtay olası kast olarak değerlendirmeler de yapmıştır. Gerçekten, bilinçli taksirin varlığının tespitinde olayın gerçekleşme şekline ilişkin her ayrıntı, yol güzergâhının yapısı, niteliği, mağdurların bulunduğu konumun özellikleri potansiyel olarak etkili olabilir. Örneğin yolun “yana düz çizgi ile bölünmüş cadde” niteliğinde olması, mağdurların “okul önünde bulunan otobüs durağında bekleyen” kişiler olması dahi failin kusurunun belirlenmesinde göz önünde bulundurulabilir.
FRANK FORMÜLÜ UYGULANMALI
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.12.2020 tarihli ve E. 2018/386, K. 2020/495 sayılı kararında da vurguladığı üzere,
“… kanun koyucu da madde metninde yer vermediği ‘kabullenme’ ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; ‘olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir’ şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur. Olası kasıtla bilinçli taksiri ayırt etme konusunda doktrinde ‘Her ikisi arasındaki ayırımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her halde hareketi gerçekleştirirdi’ diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti’ diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir… Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir’ şeklinde görüşler mevcuttur.”
Özetle, sürücünün alkolsüz ve ehliyetsiz olması, olay sonrası olay yerini terk ederek mağduru ölüme terk etmesi, şehir içinde drift atılması gibi durumlarda yaya geçidinden geçen yayaya çarpılması hallerinde olası kasttan bahsedilebilecektir.
YAYA HER ZAMAN HAKLI MI?
Önemle belirtmek gerekir ki “yayanın her zaman haklı olması” gibi bir durum da söz konusu değildir. Yayaların geçiş üstünlüğü, yayalara sonsuz bir hak tanımamakta, onlara ancak belirli şartlar dahilinde ilk geçiş hakkı vermektedir. Yasa maddesinde de yer aldığı üzere yayalar, görevli bir kişi veya ışıklı trafik işareti bulunmayan ancak trafik işareti veya levhalarıyla belirlenmiş kavşak giriş çıkışları ile yaya ve okul geçitlerinde ilk geçiş hakkına sahiptir. Buradan görevli bir kişi veya trafik lambası bulunan yerlerde ilk geçiş hakkının yayalara ait olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Görevli bir polis memuru ya da trafik lambası bulunan yerlerde yayalar da sürücüler gibi trafik kurallarına uyarak karşıdan karşıya geçmek zorundadır. Aksi halde gerçekleşen kazalarda yayalar da %100 kusurlu olarak tespit edilebilmekte ve hukuki ve cezai sorumlulukla karşılaşabilmektedirler.
Kaza sonrasında da kusura bakılmaksızın sürücülerin yayalara karşı sorumlulukları vardır. Yayaya çarpan kişi, olay yerinden ayrılmadan önce, yaralanan kişiye ilk yardım yapmalı veya yapılmasını sağlamalıdır. Yine kaza yerine sağlık ekipleri ve polis çağrılmalı, gerekli raporlar tutulmalıdır. Kazanın nasıl gerçekleştiğine dair bilgiler açık ve net bir şekilde yetkililere aktarılmalıdır.